22 Şubat 2015 Pazar

SÜLEYMAN ŞAH OLAYI VE İÇ POLİTİKADAKİ YERİ

İnanın bu konuda yazmak istemiyordum ama paylaşılanları okuyunca dayanamadım. Elle tutulur yanı olmayan saçma muhalif argümanları dile getiren iyi niyetli olduklarını düşündüğüm bazı arkadaşları ikaz anlamındadır yazacaklarım.
Zira Akp-RTE eleştirisi veya düşmanlığı kafaları acayip bir hale getirmiş. Mal bulmuş mağribi gibi yakaladığı her sinekten yağ çıkarmaya çalışan muhalif kafalar rasyonaliteden uzak, objektiviteyle ilgisiz ve bence git gide akıl sağlığını da yitiriyor.
Derslere başlayalım;
1) 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşması (Madde 9): “Osmanlı sülalesinin kurucusu Sultan Osman’ın dedesi Süleyman Şah’ın Caber Kalesi’nde bulunan ve Türk Mezarı ismiyle belirli Türbesi müştemilatı ile Türkiye’nin malı olacak ve Türkiye oraya muhafızlar koyacak ve Türk bayrağı çekecektir." Suriye ile 5 Ağustos 1956 tarihli, Halep Protokolü (Türkiye-Suriye Yüksek Hudut Komisyonu Toplantısı) ile Süleyman Şah Türbesinin mülkiyeti konusunda iki ülke arasında bir ihtilafın bulunmadığı ve kabrin mülkiyetinin Türkiye’ye ait olduğu kayda geçirilmiştir.
"Korktular, kaçtılar, vatan toprağını terkettiler." diye kendini paralayan arkadaşlara bir soru Caber Kalesi nerededir ?
Caber Kalesi dün operasyon yapılan mezarın altmış km daha güneyindedir arkadaşlar. 1975'te o kalenin baraj inşaatı altında kalması tehlikesine karşı Süleyman Şah'ın naaşı ve kutsal emanetler Caber Kalesinin altmış km kuzeyindeki aynı büyüklükteki bir alana taşınmıştır. Peki neden? MÜCBİR SEBEP yüzünden. Atamız Süleyman Şah'ın anısı sular altında kalmasın diye...
Mücbir sebep ne demek, hukukçular iyi bilir.
2) Birinci Dünya Savaşı sonrası bölgeyle ilgili bütün uluslararası metinlerde Süleyman Şah'ın mezar yeri ile ilgili bütün hükümranlık haklarının TC'ye tanındığı ortadayken, mezarın Suriye'nin yaşadığı malum karışıklıklar yüzünden kuzeye taşınması neden Akp-Rte muhaliflerini bu kadar zıplatıyor? Tek sebebi var, saldıracakları bir alan bulduklarını düşünüyorlar. Ancak bu muhalefet tarzı onlara zarar veriyor. Benim yurtsever bilincimin salık verdiği muhalif tavır yapılan her yanlışa karşı koymak ancak aynı zamanda da "iktidarda kim olursa olsun, şayet memleket lehine bir tasarrufu varsa, o tasarrufu desteklemektir." Peki bu çıngar koparan arkadaşlar ne yapıyorlar? İktidardaki güç ne yapsa davulları tokmaklıyorlar. Avazları çıktığı kadar bağırıyorlar. Oysa ortada aynen 1975'teki nakilde olduğu gibi MÜCBİR SEBEP vardır. Savaş Hali tüm hukuk sistemlerinde mücbir sebep halleri içinde sayılır. İktidarın yaptığı doğrudur, yoksa bir ışid saldırısı olduğu takdirde oradaki askerlerimizin can güvenliği tehlikeye düşecektir. Eğer o terk edilen toprak parçasında meskenler ve yurttaşlarımız olsa tartışmanın seyri elbette böyle olmaz. Ancak orada korunan anımız, devletin tarihsel mirasıdır ve taşınabilir şeylerdir bunlar. Taşındığı yer ise aynı ebattaki başka bir Suriye toprağıdır. Yani Suriye'den de çıkılmamıştır. Daha evvel de taşındığını söyledik. Peki neden bu feveran o halde? Bu feveranı yapanlar halkın "Yahu aferin, aldılar geldiler işte. Bir savaş olsa şehit versek daha mı iyiydi?" şeklindeki gayet mantıklı yaklaşımından uzakta olmasalar bu kadar saçma sapan bir muhalif tutumu gösterirler miydi?
3) Kısaca halk -biraz evvel mahallemdeki kahvede de muhabbeti yapıldı- bu tip saçma saldırılardan hoşlanmıyor. Desteklemeyeceği varsa da dünkü mezar nakli işindeki gibi ipe sapa gelmez muhalif tutum ve saçma, bel altı, ahlaka ters saldırılar insanları Akp-Rte'ye daha çok itiyor. Gel gör ki Türkiye'deki muhalefet kesimleri halktan bihaber olduğundan kendi kendine çalıp oynuyor.
Son olarak; Dışişleri Bakanlığımız terk edilen toprak için nota çekmiştir. Terk edilen toprak parçasının TC'ye ait olduğunu, Suriye'deki savaş hali sona erdiğinde mezarın eski yerine nakledileceği bütün Dünya'ya duyurulmuştur. O nakletme zamanı geldiğinde eğer nakle karşı tutum alan olursa bu halde elbette "casus belli" oluşur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder