Prof.Dr.Rennan Pekünlü baş örtülü kız öğrencilerin derse bu şekilde girmelerini engellemek sebebiyle yargılandığı davadan hapse girdi. Bu ülkede uyduruk kaydırık sebeplerle milyonlarca insan cezaevlerinde ömür çürüttü, hem sadece politik sebeplerle de değil. Örneğin esnaflarımız ve küçük işletme sahipleri her ekonomik kriz döneminde karşılıksız çekler sebebiyle hapisleri boyladı. Hiç kimse de sorgulamadı bunu? Halbuki bazı Tüsiad mensupları ve şürekasının bazen tek başına bazen yurt dışından ortaklarıyla yarattıkları krizlerin faturası neden bu kadar acımasızca esnafın, küçük orta işletmelerin, memurun, işçinin sırtına yüklensin! Adamın hem işini batır, iflas ettir. Üstüne bir de cezaevine tık ve üstelik kimsenin de gıkı çıkmasın.
Vay benim güzel ülkem, vay ülkemin sözde aydınları, okumuş çizmişleri...Hadi devrimciler kötü çocuk, terörist, anarşist. Hadi islami yapılar şeriatçı, gerici, kör karanlık. Hadi kürtler bölücü, eroin satıcısı, ermeni dölü. Bunlara yapılan haksızlıkları dile getirirseniz hayatınız tehlikeye girer. Tamam korktunuz, bu toplara girmediniz.
Peki ya hiç bir şeye bulaşmamış sıradan yurttaşlar...Karşılıksız çek, hacizde malı icra memurunca götürülmesin diye taahhütte bulunup taahhüt yerine gelmeyince taahhüdü ihlal, mal beyanında bulunmama, elektrik hırsızlığı v.b. suçlar yüzünden yüzbinler cezaevi çarklarından geçti bu ülkede. (Ki bu insanlar ilk günden bugüne AKP iktidarının belkemiğidirler.) Bu kadar basit bir gerçeğin ve haksızlığın bir gün bile üzerine gitmediniz. Şimdi Rennan hoca diye sosyal medyada edebiyat yapanlar bu anlattığım sebeplerle yanlarında kimseyi bulamazlar. Üzücü...
Ancak bence bu cezaevi süreci Rennan bey açısından olumludur. Bu ülke bizim, ne istersek o olur kafasındaki gayet elitist bir creme de la creme tabakanın mensubu olan bu akademisyen hayatında hiç münasebete girmediği halkıyla, hiç bir zaman aynı sofrada mercimek çorbası içip havadan, sudan, işten, güçten bahisle sohbet etmediği insanlarla aynı yerde yatıp kalkacak, aynı havayı soluyacak. Kesinleşen davanın ayrıntılarını bilmediğimizden hukuki bir değerlendirme yapabilme imkanımız yok, biz meselenin hukuki boyutundan çok sosyal ve sınıfsal haline bakarak fikir beyan ediyoruz. Bu sebeple bir hukukçu olarak şunu da dile getirmemiz gerekir; eğer maksatlı, taraflı ve intikama dayalı bir yargılama söz konusu ise elbette bu vahim gerçekliğin yanında olmak mümkün değildir. Her kim maruz kalırsa kalsın şüphesiz her hukuksuzluk ve haksızlığın karşısındayız. Umarız Rennan Pekünlü bundan sonraki hayatında bu üzücü süreçteki tecrübesi ve kazanımının gereklerini sosyal görevi ve mesleki sıfatı çerçevesinde yerine getirir.