23 Temmuz 2014 Çarşamba

CEMAAT POLİSLERİNE YAPILAN OPERASYONU ANLAMAK



Dz.Yarbay Ali Tatar





Amirallere suikast iddiasıyla göz altına alınmak istediği esnada bu durumu kabullenemeyip şüpheli bir intiharla ölen Deniz Yarbay Ali Tatar'ın abisi Ahmet Tatar göz altına alınan polis şeflerine hitaben "Çok can aldınız, çok can yaktınız. Haksızlıklarla masum insanların hayatlarını mahvettiniz! Fakat ne olursa olsun sizin için de adil yargı istiyoruz." demiş.

Çok açık söyleyeyim; evet hele hele hukukçu olarak herkese adil yargı, tarafsız ve bağımsız hakim istiyoruz. Kimse hukuk erkini öç ve güç için kulanmasın, kullanmamalı.Fakat sen iktidar kavgan uğruna benim abimin ölümüne yol açacaksın, ben de senin için adil yargılama isteyeceğim !!! Ahmet Tatar'ı bu dervişane tavrı için tebrik ederiz, ancak bu davranış bizim harcımız değil. Dünden beri süren operasyonlarda göz altına alınan emniyet içindeki bu görevlilerin eğer suçları varsa hak ettikleri muamele ve cezayla yüzleşmelerini dilerim.Ergenekon davasında avukatlığını yaptığım, tutuklandığı için yaşadığı büyük üzüntü neticesi kanser olup, kısa sürede vefat eden müvekkilim Engin Aydın'ın evinde yapılan aramada Engin abinin torununun sünnet düğününün kaydını içeren CD'lerin içinden bir CD çıkardı bu paralelci ahlaksızlar. Örgüt bilgilerinin kayıt edildiği bu CD'den ne Engin abinin ne eşinin bilgisi vardı, eve girip çıkan yakınlarının da haberi yoktu. Fakat arama el koyma tutanağındaki delil listesinde bu CD mevcuttu ve arama el koyma hukuka uygundu. Peki kim koymuştu bu CD'yi delil torbasına?
Engin Aydın cezaevinden tahliye olurken
Dört gün uykusuz göz altıdan sonra şişman savcıyla girdiğimiz gece ikide başlayıp ertesi gün öğlen oniki'de biten savcılık sorgusunda Engin abinin torununun adının Doğu olması (Doğu Perinçek'in de sanıklar arasında olması sebebiyle) bile aleyhe delil sayılmış, tutukluluk talebinin dayanağı olarak gösterilmişti.
İşte dün bugün göz altına alınanlar yaptı bu ahlaksızlığı, bu hainliği... Engin abi tutuklandı, değerli meslek büyüğüm Av.Turan Karakaş ile otel odalarında hazırladığımız itiraz dilekçemiz sonuç verdi. Engin abimiz tahliye oldu on gün sonra. 

Fakat yıllarca devletin üst kademesinde bürokratlık yapmış yetmiş sekiz yaşındaki bu insanın tutukluluk yüzünden yaşadığı üzüntü o kadar derindi ki... Dayanamadı vücudu. Kanser olup bir kaç ay içinde vefat etti.




Asılarak öldürülen
Fethi Gürcan ve Talat Aydemir'in mezarları



Elbette bu anlattıklarım ülkemizde yaşanan büyük hukuk skandalları yanında küçük bir yer tutuyor.
Dr.Hikmet Kıvılcımlı ve Nazım Hikmet'lerin on yıllarca yatırıldığı 1930'ların Donanma davası, '51 tevkifatı ve sonrasında hem Kürt'ler hem komünistler aleyhine yürütülen yargılamalar, 27 Mayıs yargılamaları, 21 Mayıs 1963 Talat Aydemir ve Fethi Gürcan'ın asılmasıyla sonuçlanan ordu-gençlik yargılamaları, 12 Mart ve 12 Eylül yargılamaları, 12 Eylül sonrası olağanüstü hal bölgelerinde ve DGM'lerde yürütülen davalar ne kadar masumun canını yaktı, hayatını mahvetti.





İşte dün on altı yıllık hapislikten sonra özgürlüğü iade edilen Salih Mirzabeyoğlu davasının da yer aldığı Amerikancı ve siyonist çetelerce tasarlanan 28 Şubat davaları, Pınar Selek davası, sevgili Sarp Kuray'ın altı senedir ceza evinde haksız yere tutulduğu kirli bir kurgunun en özel örneklerinden olan 16 Haziran Örgütü davası bu ülkenin yüz karası yargı tarihinde ilk aklıma gelenler.

Salih Mirzabeyoğlu yıllarca tek başına tutulduğu hücresinde.

Sarp Kuray Sincan F Tipinde arkadaşlarıyla
Sarp Kuray hakkında çok açık AİHM kararı olmasına rağmen , bu yüksek mahkeme kararına en ufak şekilde riayet etmeyerek, başlatılan yeniden yargılamayı apar topar bitiren hakimlerin olduğu bir yargının parçasıyız maalesef.
Hep söyledik hep yazdık; bugün göz altına alınanlar örneğin Ali Fuat Yılmazer şişman savcı abisi ve diğer savcı çetesiyle bu ülkenin istihbarat kurumunun başındaki kişiyi Hakan Fidan'ı tutuklamak suretiyle Başbakan Tayyip Erdoğan'ı gayrı meşru hale getirmek istedi. 

Neden? Çünkü İsrail başbakanı Netanyahu ve ABD'deki Yahudi lobisi öyle istiyor. (Bu konu çok detaylı olup, başlı başına konuşulması gereken bir maddedir, daha sonra detaylı bir çalışmayla bu konuyu da deşeriz.)
KCK davasıyla tutuklanan en az dört bin BDP'li üzerinden çatışmalar provake edilmek istendi. Çok şükür -aslında Kürt politikası üzerinde tahmin edilenin aksine etkin olmadığını bildiğimiz- APO'nun aklı selim davranış ve açıklamaları çatışmaları engelledi, dağ Apo fenomenine aykırı davranamadı. KCK davasında canımız ablamız Av.Gönül Erdem tutuklanmıştı, müdafiliğini yaptım. O sebeple davada yapılan dinlemeler, polis fezlekeleri ve dün göz altına alınanların hazırladığı örgüt şemalarına vakıfım. Düzmece deliller, saçma sapan örgüt şemaları, gizli tanık ifadeleriyle uzunca bir zaman kaybına yol açan bu davayla meşgul oldu ülkemiz yıllarca.

Yazıya rahmetli Ali Tatar'ın ölümü ve abisinin açıklamasıyla başlamış, sözü rahmetli -nurlar içinde uyusun- Engin Aydın'a getirmiştik. Oraya dönüp son sözlerimizi söyleyelim.
Her Ankara'ya gidişimde Engin abiyle buluşur, müdavimi olduğu mütevazi meyhaneye gider, iki kadeh rakı içer, dertleşir, fikir alıp verirdik. Çoğu zaman farklı düşünürdük tarihsel meseleler ve günlük olaylar hakkında. Ama çok severdi beni, ben de onu. Namuslu, yurtsever, cesur bir insandı. Kısa sürede kanser oldu Engin abi ve vefat etti. Geç haberim oldu, cenazesine maalesef katılamadım. 



Onu kanser edenlerle Yarbay Ali Tatar'ı öldüren ya da intihar ettirenler, Hakan Fidan'ı tutuklamak isteyip KCK davası tutukluluklarıyla büyük bir anafor yaratmayı tasarlayanlar, MİT'in devlet sırrı niteliğindeki tırlarını durdurup Dünya'ya "Suriye'ye silah taşıyan Türkiye" görüntüsünü oluşturanlar, devletin en üst katının kriptolu telefonlarını dinleyebilenler, Hrant Dink cinayetinde parmağı olan emniyetçiler dün göz altına alınanların da içinde olduğu düşünülen büyük bir şebekedir. 


Bu şebeke Mustafa Koç'a Afrika'da petrol rafinerisi alabilen, CHP-MHP'nin Istanbul ve Ankara belediye başkan adaylarını ve Tayyip Erdoğan karşısındaki Cumhurbaşkanı adayını belirlemede büyük irade sahibi, Merkez Bankası ve Istanbul Borsasını yönetenleri istedikleri zaman istedikleri gibi organize edebilen, ellerindeki basın yayın araçlarıyla kamuoyunda arzuladıkları algı ve kurguları kolaylıkla yaratan habis bir kanserdir. Meseleyi anlamak için Samuel Huntington'ın tezlerini ve eski CIA yöneticileri Graham Fuller ve Morton Abromowitz'in hem ülkemizde hem Ortadoğu'da yaptıkları operasyonları iyi bilmek gerekir. 


Ilımlı islamla neyi amaçladıkları ayrı bir yazının konusu, şimdilik geçiyoruz.
ABD Maliye bakanlığı üst düzey bürokratı Dr.Jonathan Schanzer'in rapor ve emirleriyle başlatılan 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun hedefinin Halkbank adlı kamu kurumunun faaliyetleri olduğunu hatırlarsak Türkiye'nin hangi büyük satranç tahtasında oyun oynadığı ya da o oyunun nasıl dışına çıkarılmak istendiği yukarıda anlattıklarımızla birlikte değerlendirildiğinde daha iyi anlaşılır.


23.07.2014, İstanbul
Saygın Bedri Gider

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder