14 Aralık 2014 Pazar

ERDAL EREN "17'LİK BİR DEV"

13 Aralık 1980... Karanlık, yaralı, acı bir gün...
Erdal Eren otuzdört yıl evel bugün asılmıştı. Yüzünü mü gördük, sesini mi duyduk, beraber omuz omuza bir hayatımız mı oldu? Hayır! Fiziken hayır! Peki nedir bizi Erdal Eren'e bu kadar yakın hissettiren?
Erdal Eren karşımızda bizi her halimizle zapt etmek isteyen, talan etmek isteyen güce daha on yedi yaşındayken dikilen, onurlu tavizsiz duruşuyla bir arslan parçası.
Yaşını büyütüp astılar. Dilden dile dolaştı Erdal Eren, efsane oldu diğer binlerce politik tutuklu ve hükümlü abimiz ablamız gibi. Mahkemede ve cezaevindeki tavrıyla büyüdü günden güne.
Haklı olanlar büyürler. Zalim karşısında ne kadar zayıf ve kimsesiz olursa olsunlar hep daha büyük gözükürler. Binbaşı Ernesto Guevara gibi, Frantz Fanon gibi, Lubumba gibi, Martin Luther King gibi, Ali Şeriati gibi, Seyyid Kutub gibi, Deniz Gezmiş gibi, Kemal Pir gibi, Abdülkadir Cezayiri gibi, Ömer Muhtar gibi, Hz.Ali gibi, Pir Sultan Abdal gibi, Şeyh Bedrettin gibi...Ve yolu bu kahramanların yolu olanlar gibi...
Gazeteci Namık Koçak Mamak'ta yedek subaydı Erdal Eren katledildiğinde. Namık Koçak'ın notlarını paylaşmak istedim:
Mamak Notları 1
"Gardiyanlar avukatının geldiğini söylediler. Yapacak bir şey kalmadığını, ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını ancak başaramadıklarını söyleyip metin olmasını istemiş avukatı. İşin en acı en dayanılmaz yanıysa intihara yeltenmemesi konusunda Erdal’ı uyarmış avukatı ve artık infazda son kez görüşebileceklerini söylemiş. Kaskatı dinledim gardiyanın anlattıklarını, nutkum tutuldu bir şey diyemedim, bir yumruk boğazıma oturdu, soluğum kesildi."
Mamak Notları 2
"Yoklamalar sırasında Erdal’ın odasında sayfaları boş, kareli bir harita metot defteri görüyordum. Ne yaptığını sordum bu defterle, ders çalıştığını, mektup yazdığını söyledi. Artık neden yazmadığını sordum, mektuplarının kabul edilmediğini, gelen mektupların da verilmediğini söyledi. Erdal için yaşama dair her şey bitmişti, o küçücük hücrede hiçbir umudu kalmadan ölümü bekliyordu."
Mamak Notlar 3
"Nöbetçi subayları tecrit’in demir kapısına geldiğinde nöbetçi asker var gücüyle “Dikkkkaaaaaaattttttttt…” diye bağırırdı. Her gece, ertesi sabah alınıp götürülecekleri endişesiyle yatan idam mahkumlarının, bu sesle yerlerinden fırladıklarını düşünmek bile insanın tüylerini ürpertiyordu. Erdal; çok sakin, sessiz, içine kapanık bir gençti. Tutuklularla konuşmak yasaktı ancak idam mahkumlarıyla kısa sohbetler oluyordu, “Erdal’a sigara ister misin?” diye sorardım, “İstemem Komutanım” diye yanıtlardı. Yan hücredeki Ali Bülent Orkan sigara sözünü duyunca, “Ben içerim, bana ver o sigarayı” diye seslenirdi her seferinde."
Mamak Notları 4
"Ve bir sabah tecritin girişindeki nöbetçi yine " Dikkaaaaatttt" diye bağırdı. Ancak bu kez gelen sadece nöbetçi subayı değildi. Kalabalık gelmişlerdi o sabah, herkes vardı orada. Çok sevecen davranıyordu herkes, kırmaya çekinir gibiydiler. Başgardiyan hazırlanmasını söyledi Erdal'a. Sanki evine götüreceklermiş gibi sıcak bir hava yaratmaya çalışıyorlardı. Çok sakindi Erdal, tuvalete girmek istedi, arkadaki kapısız bölmeye geçti."
Mamak Notları 5
"Koca adamlar küçük bir çocuğun çevresinde pervane olmuşlardı, ses tonları çok yumuşaktı, sevecen davranmaya çalışırlarken yüzlerinde zorlama bir gülümseme vardı. Tarih tekerrür ediyordu adeta, Deniz Gezmiş'i de infaz sabah hücresinden alan Başgardiyan çıkardı Erdal'ı hücresinden. Hiç ses çıkmıyordu, koridorlarda yürüyen askerler, subaylar beton zemine sanki parmak uçlarıyla basıyorlardı, ayak sesi duyulmuyordu."
Mamak Notlar 6
"Tecritten nizamiyeye kadarki sessiz yürüyüş, cenaze korteji gibiydi suskun herkesin başı önünde. Erdal'ın cenaze töreni yaşarken yapılıyordu Mamak Askeri Cezaevi A-Blok'un koridorlarında. Nizamiye'nin merdivenlerinden indi ve araca bindi Erdal, arkasına hiç bakmadı. Araç karanlığın içinde uzaklaşıp gözden kayboldu.."
Rahat uyu Erdal abim. Seni unutmadık, unutturmayacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder