4 Mart 2015 Çarşamba

MÜSLÜM GÜRSES -ölüm yıldönümü için kısa bir yazı-

Öncelikle hala doğru düzgün bir Müslüm Gürses yazısı yazılmadı, anlatısı yapılmadı kanaatindeyim. Anadolu'dan büyük kentlere göç eden, buralarda ağır şartlar altında çalışan, kentlerin merkezine uzak dağlık taşlık yerlerde kent-köy melezi haline getirilen gecekondular inşa ederek çeşmeli köy yaşantısını büyük şehirlerde yaşamaya mecbur kalmış toplumun en dibindeki en geniş yığınların tevekkül aracı oldu Müslüm abimizin şarkıları. 


Bu konunun sosyo-ekonomik ve sosyo-psikolojik tahliline şimdilik girmeyeceğim. Ancak bu tahlili önümde yazılacaklar listesinde üst sıralara koyuyorum. 
Müslüm babanın son yıllarında piyasacı popüler tacirliğin ve entel-aydın suretlerinin sevgilisi haline gelmesi olayın başka bir boyutunu da gözden kaçırıyor. Müslüm Gürses'in "kendi" olarak duruşunu, varlığını...
Aslında Müslüm abimizin bilhassa "kendi" olarak itirazı vardı. İtiraz eden bir adamdı, sukunetiyle, vakarıyla. Boynu büküktü ama yanlışa ve onursuzluğa karşı başı eğilmez biçimde dik bir derviş gibiydi o.
Çocukluktan itibaren bitmek bilmeyen sıkıntılarının kucağında gelmişti sahnelere. “Bu hayatın acısını çekmek için geldik, çekeceğiz.” diyebilen bir zihindeki anaforları ve direnci düşünebiliyor musunuz? 


Dışlanmış, yalnız kalmış, kendinden yirmibir yaş büyük olan ve dönemin tüccar zihniyetince "bir sinema aktristi eskisi" olarak görülen Muhterem Nur'u hayatının merkezine koyarak ve o hayatı hiç göstermeyerek bile itiraz ediyordu düzene, bozulan insan ilişkilerine, egemen kılınmak istenen kültüre, anlayışa...

İşte biz kendimizi o itirazın yanında, onunla el ele, omuz omuza bulduk hep. Aklımızda, fikrimizde, kalbimizde kopan fırtınaların arkasında bu gerçeklik vardır. İdeolojik olarak da, felsefi olarak da bu gerçeğin bizi motive eden dinamik olduğu anlaşılırsa politik duruşumuz ve memlekete yönelik niyet, amaç ve kaygılarımızın nerelerden kök aldığı da daha iyi görülür.

Müslüm babayla iki anım var.
İlki gece ikide acilen Bodrum'a uçarken havaalanının tuvaletindeki karşılaşma... Sıkışık vaziyette tuvalete koşuyorum...Havaalanı bomboş...Tuvaletten girince karşıma Müslüm abi çıkıyor. Onu aynaya bakarken buluyorum. Selam vermeden kabine giriyorum. Çıkınca görüyorum ki hala orda, kendine bakmaya devma ediyor. Belli ki kafası iyi...Elimi yıkarken "selamunaleyküm abi" diyorum. "Eyvallah kardeş" diyor..."Abi iyi misin" diyorum..."Çok şükür kardeş, nolsun işte" diyor. "Allah iyilik versin abi" deyip çıkıyorum, "yolun açık olsun abicim" diyor peşimden, dönüp el sallıyorum...
İkincisi yine bir gece yarısı karşılaşması...
En az beş altı yıl olmuştur. Evde çalışıyorum...Feci açıkmışım...Yalnızım, dolap tam takır kuru bakır...Horhordaki bizim Urfalı kebapçılara gitmeye karar veriyorum.Gece üç sıraları...İçeri giriyorum, benden başkası yok. İki dakika geçmeden Müslüm abi giriyor. Yanında pejmürde kılıklı bir adam. Saç sakal birbirine girmiş. Çok ezgin bir tip...Masaya oturuyorlar, benim farkıma dahi varmıyorlar.
Bir tepsi karışık kebap geliyor önlerine...Öyle yiyorlar ki, inanamıyorum. Hiç konuşmuyorlar bile...Ben bir porsiyon kebapı bitirmeden onlar tepsiyi silip süpürüyorlar. Dört el daldıkları tepsiden ortak lokmaları ağızlarına götürüşlerindeki maddi manevi ortaklığı hayranlıkla izliyorum. Hiç eğreti gelmiyor.
Ve Müslüm abimizin yerinde başkası olsa eminim ki o kişiyle aynı tepsiden yemek yiyemez...
Sonra çaylar geliyor. Sigaralar yakılıyor. Belli ki yine kafalar iyi. Kasaya doğru yönelirken "abi iyi geceler, afiyettesiniz inşallah" diyorum. "Eyvallah kardeş, çocukluk arkadaşımla karşılaştık yıllar sonra...bu saate kaldık. Ben bu saatte dışarda olmayı sevmem aslında." diyor. Sonra arkadaşına dönüp "ama Cemal'im geceleri seviyor." diyerek tebessüm ediyor. Gülüşüyoruz...
Müslüm abi böyle biriydi işte...Çağımızın çelebi kişilerinden biriydi. 
Overlokçuların, tornacıların, kaportacıların, çöpçülerin, kamyoncuların, inşaat işçilerinin, sabahçı kahvelerinin, pavyon acılarının yoldaşı; arka sokakların sesi, kalbi olmuş Müslüm Babayı ölümünün birinci yılında sevgi ve hürmetle anıyorum. 
Nur içinde yatsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder