Halkın ilk kez başını seçtiği bu seçimlerde ülkeyi on iki senedir yöneten Tayyip Erdoğan karşısında aday yapılan Cidde-Kahire ekseninden ithal Ekmeleddin İhsanoğlu'nun uğradığı ağır yenilgiye çeşitli bahaneler arandığını şaşkınlıkla izliyoruz. İkisi mecliste ana muhalefet, on ikisi meclis dışında toplam on dört partimizin C.Başkanı adayı olarak üzerinde mutabık kaldığı sayın İhsanoğlu'nun yaklaşık %14 gibi açık bir farkla seçimi kaybetmiş olmasını seçimi boykot edenlere bağlayan parti liderleri, yöneticileri, İhsanoğlu'nu açıktan destekleyen köşe yazarları ve Tv programcıları seçimin sonucunu dürüstçe ifade edemediklerinden yan yollardan çıkış kapısı aramakla meşguldürler. Hatta hızını alamayan bazı aklı evveller "Chp seçmeni Selahattin Demirtaş'a oy verdi" diye kızıp hayıflanmaktadır.
Seçimin sayısal değerlerine bakacak olursak;
Kullanılan oy sayısı 40.249.410 olup, oy kullanmayan seçmen sayısı 15.452.309'dur.
Tayyip bey kullanılan 40.249.410 oyun 20.929.480'ini, Ekmel bey 15.415.367'sini, Selahattin bey de 3.904.153'ünü almış bulunmaktadır.
Sandığa gitmeyenler külliyen gitselerdi, hepsinin Ekmel bey'e oy vermesi halinde Ekmel bey'in oyu 15.415.367 + 15.452.309 = 30.867.676 olacaktı. Yani Ekmel bey % 55.4 almış olacak, Tayyip bey %37.6'da kalacaktı.
Peki sandığa gitmeyenlerin hepsi oy vermeye gitseydi oylarını Ekmel beye mi vereceklerdi? Bunu kim nasıl ispatlayabilir? Demek ki gayet afaki bir önerme.
(Benim kanaatim oy kullanmayan seçmenin sandığa gitmesi halinde bu oyların yarısından çoğunun Tayyip Erdoğan'a verileceği yönündedir. Çünkü gördüğüm kadarıyla "nasıl olsa kazanır, oy vermeye gerek yok" diye düşünen kitle Tayyip Erdoğan'a karşı olan diğer kitleden daha fazladır. Böylece Tayyip Erdoğan yine ilk turda seçilmiş olacaktı. Hesaba vurursak; kullanılmayan oyun %60'ının Erdoğan'a gittiğini düşünelim. Yani 15.452.309 oyun % 60'ı 9.271.385 + 20.929.480(Erdoğan'ın mevcut oyu)= 30.200.865 Tayyip Erdoğan'ın aldığı oy olacak ve toplam oyun %54'ünü teşkil edecekti. Bu hesaba göre T.Erdoğan şimdi olduğu gibi yine ilk turda işi bitirmiş olacaktı.)
Sandığa gitmeyen 15.452.309 seçmenin 3.063.594'ünün oyunu Tayyip beye attığı, kalan 12.388.715 oy da Ekmel bey'e verildiği takdirde Ekmel bey seçimi yine kazanamayacak, ikinci tura geçilecekti. Çünkü Ekmel bey'in toplam oyu 12.388.715+15.415.367(İhsanoğlu'nun mevcut oyu)= 27.804.012 olacak bu da toplam seçmen sayısının %49'unu oluşturacaktı. Oran olarak söylersek daha net anlaşılır; oy kullanmayanların hepsi oy kullansa ve bu grubun %19.8'i Tayyip beye oyunu verse kalan % 80.2 kişi de Ekmel beye oy verse dahi Ekmel bey ipi göğüsleyemeyecekti. Bu ihtimali olmuş kabul edersek ikinci turda Selahattin beye giden oyun en az dörtte üçü Erdoğan'a gideceğinden ikinci turda yine T.Erdoğan galip gelecekti. Bunlar en asgari nisbetler üzerinden yaptığımız basit hesaplamalardır.
Demek ki Ekmeleddin İhsanoğlu'nun seçimi kazanma şansı zaten hiç yoktu.
Demirtaş ise Türkiyelileşme çizgisinde bir kampanyayı takip etti ve laik-modern hayat tarzını özümsemiş, makul, barışçı, gerilimden uzak tavrıyla ve CHP-MHP adayına da duyulan tepkinin de katkısıyla tahminimce doğal oylarının haricinde %3 civarında fazla oy aldı. Bu da az değildir, 1.207.000 civarı oy eder. BDP'nin bu çizgisini söylem ve program zemininde daha da güçlendirmesi halinde bu harici oy bir sonraki seçimde iki katına bile çıkabilir.
Ekmeleddin İhsanoğlu'na gelince; ben bu zata oy veren %38.3'ün en az %30'unun içine sinmeden mecburen oy verdiğini düşünüyorum. Seçime katılmayanların hepsi katılmış olsalardı sandığa gitmeyen %26.7 kesimin ancak %10-11'inden oy alabileceğinden yine ilk turda sonuç Erdoğan lehine çıkacaktı.
Seçime biraz da başka paradigmalarla bakalım.
2013 yılının haziran ayında patlayan Gezi olaylarında İstanbul'da milyonların günlerce sokakta protesto ettiği Tayyip Erdoğan bu en büyük Dünya kentimizde %49.84 oy alırken, diğer tüm Erdoğan karşıtlarının Ekmel beye verdiği oy %41.07'dur.
Olayların en şiddetli olduğu ikinci şehir olan Cumhuriyetimizin başkenti Ankara'da Erdoğan % 51,37, İhsanoğlu % 45,14 oy almıştır.
Gezi olaylarının şiddet derecesine göre üçüncü sırada yaşandığı il olan Hatay'da ise İhsanoğlu % 51,67 oranla % 44,72 oy alan Erdoğan'ı geçmiştir.
Eskişehir söz konusu protestoların en şiddetli yaşandığı dördüncü il olup burada da İhsanoğlu % 51,92'le seçimi % 45,42 oy alan Erdoğan'ın önünde bitirmiştir.
Geçen sene haziran ayında ülkemizde olduğu gibi tüm Dünya'da büyük yankı uyandıran ve iktidarın sarsıldığı hissini veren bu olaylarda polis şiddeti neticesinde gencecik yurttaşlarımızın hayatını kaybetmesine ve günlerce süren çatışmalara rağmen Tayyip Erdoğan'ın lideri olduğu partinin 30 mart yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara'da seçimi kazanması da yukarıda saydığımız çevrelerce şaşkınlıkla karşılanmıştı. Tayyip Erdoğan'ın ülkemizin en önemli bu iki şehrinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de -hatta oyunu yükselterek- sandıktan birinci çıkması ilginç ve önemlidir.
Diğer iki kentimizde Eskişehir ve Hatay'da İhsanoğlu ilk sırayı almış olup yerel seçimlerde de zaten İhsanoğlu'nun en büyük destekçisi olan CHP'nin adayları seçimleri kazanmışlardı. Bu iki kentte İhsanoğlu'nun rakibine attığı fark ortalama %6 civarındadır.
Söz konusu dört kentimiz birlikte düşünüldüğünde İstanbul ve Ankara'nın en büyük şehirlerimiz hatta metropollerimiz olduğu da göz önüne alınırsa sayısal anlamda Erdoğan'ın üstünlüğü göze çarpan önemli bir sonuç olarak karşımıza çıkmış oluyor. İzmir ve Adana malum olayların yoğunluğu bakımından bu dört kentten sonra gelmekte olup zaten yerel ve genel seçimlerde de AKP harici partilerin başarılı olduğu kentler olarak dünkü seçimde de aynı sonuçları çıkarmışlardır.
İlginç bir tespit te şudur; Erdoğan ülkemizin otuz altı kentinde %60'tan fazla oy almış olup, İhsanoğlu ise on üç kentte %60'tan fazla oy alabilmiştir.
Her seçimde olduğu gibi Ege ve Akdeniz'deki kıyı kentlerimiz CHP-MHP bloğunda yer almış, Doğu ve Güneydoğu'nun bir kısmı ise alışık olunduğu üzere uzak ara BDP adayını desteklemiştir.
CHP-MHP'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da her zamanki gibi dikkate değer oyu yoktur. Aynı şekilde BDP adayına da Doğu ve Güneydoğu Anadolu haricinde dikkate değer oy verilmemiş olup, AKP adayı ise birinci gelemediği ülkenin bu iki ucundaki kentlerimizde geçmiş seçimlerde olduğu gibi yine ikinci sırayı almayı başarmıştır.
Siyasi yaşantısına Milli Görüş Hareketi'nin kurumlarında başlayan Tayyip Erdoğan'ın tarihini artık bilmeyen kalmamıştır. Bu sebeple ayrıntıya girmeyeceğiz. Ancak yetiştiği ocak olan Milli Görüş Hareketini kısaca incelemekte yarar var.
Bu hareket ilk olarak 1973 genel seçimlerine Milli Selamet Partisi ile katıldı ve %11,80 oy aldı. 1977 genel seçimlerinde %8,56 aldıktan sonra 12 Eylül faşist darbe yönetimince faaliyeti sonlandırıldı.
Necmettin Erbakan liderliğindeki hareket 12 Eylül sonrası ilk genel seçimlere Refah Partisi çatısı altında 1987 yılında girdi ve %7,16 oy alarak barajı geçemedi. 1991 genel seçimlerinde ise %16,88 oy alarak meclise giren Milli Görüşçüler 1995 yılında büyük bir başarıyla %21,38 oy alarak hükümeti kurma yetkisine sahip oldular. Refah-Yol hükümetinin büyük ortağı olan Refah Partisi 28 Şubat darbesi tarafından kapatıldı.
Kurulan üçüncü parti olan Fazilet Partisi ile yoluna devam eden hareket 1999 genel seçimlerinde %15,41 oy alarak tekrar meclise girdi. Ancak bu parti de açılan bir dava neticesinde kapatıldı. Görüldüğü üzere bu aşamaya kadar alınan en fazla oy 1995 seçimlerinde alınan %21,38 olup, 1999 seçimlerinde bu oy %6 azalarak %15,41'e inmiştir. Kanaatimce hareketin kemik oyu da -bir iki puan aşağı ya da yukarı- buydu.
Yolları her şekilde kesilen ve siyasal hayattan dışlanmaya çalışılan hareket 2001 yılında bu sefer Saadet Partisi çatısı altında buluştu. Ancak Tayyip Erdoğan liderliğindeki yenilikçiler adıyla anılan ekip kök yapıdan ayrılma kararı aldı ve bu grup ta 2001'de AKP'yi kurarak 2002'deki ilk genel seçimlerde partiyi tek başına iktidar yaptı. Alınan oy %34,43'tü. 2004 yerel seçimlerinde % 42 oyla yine birinci parti olan AKP 2007 genel seçimlerinde %46,58 gibi sansasyonel bir oy alarak başarılar zincirini halka halka büyütmeye başlamıştı.
2007 Anayasa referandumunda %68,95, 2009 yerel seçimlerinde % 38, 2010 Anayasa referandumunda %57,88, 2011 genel seçimlerinde %49,90, 2014 yerel seçimlerinde ise %43,39 oy alarak şimdiye dek hiç seçim kaybetmeyen bir parti namıyla tarihe adını kazıdı.
Son yerel seçimin ve dün gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçiminin özelliği Gezi olayları ve 17 Aralık-25 Aralık yolsuzluk operasyonu sonrasında gerçekleşen seçimler olmasıdır.
Peki AKP ve özellikle de Tayyip Erdoğan kemik kitlesi %15'lerde sabit olan bir siyasal hareketi on iki sene gibi uzun bir zamandır bu kadar güçlü şekilde nasıl muhafaza edebilmişti? Kendi kemik oy tabanının dışında hemen her seçimde fazladan %30 oy alabilmiş bu hareketin yukarıda bahsettiğimiz 2013 yılında hem içte hem dışta yaşadığı çok ciddi olumsuzluklara rağmen oy kaybına uğramak bir yana dün oyunu arttırmış olması siyasal bir mucize olarak görülmelidir. "Acaba kemik oy artık %40'tan çok mudur?" sorusunun cevabını ve bu mucizenin sebeplerini anlatma işini başka bir makaleye bırakalım.
11.08.2014, İstanbul
Saygın Bedri Gider
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder