Işid bir mossad-cia projesidir. Kurucusunun ABD G.Kurmay eski Bşk.'nı David Patreus olduğunu düşünüyorum.
TC ile Işid belasını yan yana koymak isteyen güçler başarı sağlıyor gözükseler de gerçekler o kadar da kolay gizlenemez, saklanamaz.
Evet, Türkiye bu projeye istihbari amaçlı ve yönlendirmek için dalmaya çalışmıştır, ihtimal dahilindedir. Ancak başaramadığı ortadır. Çünkü Işid'ın tüm faaliyetleri Türkiye'nin çıkarları aleyhine devam ediyor. Avrupa-Abd-İsrail-Rte yönetimi arasındaki problem bundan kaynaklanıyor.
(Ve elbette Mısır iktidarındaki değişiklik sebebiyle...)
Bunu şundan söylüyorum;
Barzani yönetimi 1980'lerden itibaren Abd tarafından desteklendi hep.
Ancak Basra'daki bitmeyen kanlı şii-sünni kavgası ve Suriye iç savaşı yüzünden Barzani petrol satamaz duruma gelince Irak Kürdistanı TC ile mecburi bir işbirliğine işbirliğine gitti.
Abd ve İngiltere buna tahammül etmedi tabii...
Durdurmaya çalıştı.
Fakat petrol satılmaya başlamıştı bile.
ABD bu petrol tankerlerinden bir kaçına Atlantik'te el koydu.
White House ve Pentagon açıklamaları kayıtlardan kolayca bulunabilir. Türkiye Irak Kürt petrolünü satmaya başladığı için ABD tarafından ihtar edilmiştir. İhtarın uluslararası hukuktaki anlamını bilmeyenler için söylüyorum; devam ederseniz "yaptırım uygularım" demektir.
Kriz büyüyünce Işid saldırısı başladı.
Nereye? Petrole...
Yani Musul'a...
Kerkük'e güçleri yetmedi ya da şimdilik yettirilmek istenmedi.
Bu arada Işid belasını eş zamanlı olarak Suriye Kürtlerine saldırttılar.
Kafa kestirdiler ve sosyal medya üzerinden dünya kamuoyuna servis ettiler o iğrenç videoları.
İnsanlık dışı görüntülere kimin vicdanı sızlamazdı.
İnsanlığın ortak mirası antik kentleri yıktırdılar. Amaç belliydi...Yeryüzünün her yerinde Işid adlı örgüte karşı öfkeyi büyütmek, yine eş zamanlı olarak bağımsızlıkçı müslüman hareketleri de içinden çıkamayacakları bir zan altına sokmak... Katil, gerici, yobaz, insanlık düşmanı, tecavüzcü, kelle kesicisi...
Böylece masum-sivil Kürtlere saldıran cani grup imajı üzerinden Suriye Kürtlerini meşrulaştırma ve onlara bir devlet kurma operasyonu hayata geçirilmeye başlandı. PYD yöneticisi kadınlar Elize Sarayında Fransa C.Bşk'nı Hollande tarafından kabul edildiler. Kandil'deki terörist PKK Kobani'de, Haseke'de, kısaca Rojava'da özgürlük savaşçısı yapılıyordu.
Ve bu plan işletilmeye devam ediyor... Işid'ın merkezi Rakka'ya doğru harekete geçen YPG güçlerinin durumundan bunu anlıyoruz. Zira ilerledikleri yönde Kürt nüfusu yoktur. Tel Abyad'ta da Kürt nüfusu yok denecek kadar azdı. Olay nettir, Rojava kantonları bir adım ileri, iki adım geri Işid canavarlığına karşı yaratılan mücadele duygusu ve Uluslararası destek ile birleştirilmeye çalışılıyor.
Elbette Kürtlerin kendi devleti olsun. Diğer halkların böyle bir hakkı var ve bu hak hayata geçmişse, Kürtler de bu hakka sahiplerdir.
Fakat kurulacak bu devlet İsrail ve Abd güdümünde olursa bu bölgede yani Ortadoğu'da çok büyük felaketler yaşanacaktır. Bu felaketlerin merkezinin Türkiye olma ihtimali git gide büyümektedir. 6-7 Ekim olaylarında iki gün içinde elli kişi öldü, ki eğri oturup doğru konuşursak Türk milliyetçileri sahnede değillerdi o günlerde. Devlet Bahçeli çok açık tavır olarak olayları alevlendirecek söylem ve davranışlardan geri durdu.
Kısaca şimdiki çatışmaları, kavgaları misliyle görürüz ve üzülerek söylüyorum ki Türkiye'de de çok kan akar.
Çünkü Türkiye İran, Irak, Suriye gibi bir ülke değil. Kürtlerin yaşadığı söz konusu diğer üç ülkede de Kürtler o ülkelerin diğer halklarıyla demografik açıdan iç içe geçmemiştir. Ancak Türkiye'de Kürtler ve Türkler iç içedir. Türkiye'nin her yerinde Kürt vardır, Irak, Suriye, İran böyle değildir.
Büyük kırım olur. Yazık olur. Binlerce yanlışını tek tek sayabileceğimiz Cumhuriyet idaresinin ülkemizde iyi kötü yarattığı müsbet bir sosyolojik yapı var. Bu yapının bozulmasına ve kardeşliğe halel gelmesine izin vermemeliyiz. Huzur içinde yaşamak hepimizin hakkıdır. Hakkaari'de, Urfa'da, Van'daki Kürdün nasıl hakkıysa İstanbul'daki, İzmir'deki, Mersin'deki, Aydın'daki Kürdün de hakkıdır.
Ben iyi bir izleyici olarak gördüklerimi yazıyorum.
Şimdilik yazdıklarımla oluşabilecek telafisi imkansız alt üstlükleri göstermeye çabalıyorum...
Coğrafyamızda sistematik, planlı bir küresel operasyonun
adımları atılıyor. Burada...Topraklarımızda... Olaylara makro
ölçekten bakınca bu bazılarına 'Hdp'ye düşmanlık' gibi
geliyor. Asla...Kimseye karşı kör ve dogmatik bir düşmanlık
içinde değiliz. Bu mesele kişisel düşmanlık ya da destek
meselesinin çok ötesinde ve üzerindedir.
1.Dünya savaşıyla başlayan bir proje var.Projenin şekli ve
metotları değişti ancak proje işlemeye devam ediyor. Bu
dediklerime 'komplo yapıyorsun' diyene 'İsrail'e bakın' derim.
İsrail'in Ortadoğu'daki bir toprak parçası üzerinde devlet
haline getirilmesinden büyük komplo mu olur?
Milyonlarca insan evinden yerinden yurdundan sürüldü.
Hepsi masumdu. Herhangi bir devletle büyük güç hesapları
yoktu ve ortakçılık içinde değillerdi.
Bugün yaşadığımız sorunların hepsi yüz yıl evvel bize
giydirilen deli gömleğinde gizlidir. Benim ne bir şahsa ne bir
fikre kişisel düşmanlığım söz konusu olabilir. Ama küresel
hegemonik ilişkilere, onların planlarına, eylemlerine,
tetikçiliğini yapanlara karşı durmak ve Kürt, Türk, Arap,
Yezidi, Ermeni ne dersen de, tüm halkları bu cendereden
kurtarma amacını düstur edinmek bir ANADOLU'LU olarak
en tabii hakkımdır.
Hiç bir gruba dahil ya da angaje değilim. Tek başıma neyi başarabilirim bilmiyorum.
Sadece Türk, Kürt ve Arap aile soyumun yedi renkli mirasını korumam için elimden geleni yapacağımı, yapmam gerektiğini biliyorum. Benim gibi düşünenlerin fazla olduğuna dair tespitim en büyük umuttur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder